Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi'nin (UHİM) hazırladığı rapora göre, insanlar artık gerçek yaşamını sanallaştırmanın eşiğinde hayat sürüyor. Sosyologlardan yazarlara, gazetecilerden aktivistlere kadar birçok kişinin analizlerinin yer aldığı raporda, Facebook ve Twitter gibi sosyal paylaşım siteleri, bireysel ve toplumsal değerlerin yitirilmesine zemin hazırlıyor ve insanların kontrol duygularında eksilmelere yol açıyor. Raporun başlangıcı ABD'li psikoloji profesörü Rowland Miller'ın 'Bu siteler, utanmayı unutturuyor' tespitine dayanıyor. UHİM'in başkanı Ayhan Küçük, günümüz toplumlarının her türlü teknolojik gelişmeyi herhangi bir süzgeçten geçirmeden kabullendiğini söylüyor. Bu sitelere eklenen resimlerde narsistik pozların fazlasıyla göze çarptığını, yapılan yorumların daha açık, daha cüretkar ve daha mahrem konular olduğuna işaret eden Küçük, "Varoluşsal bir duygu olan ve kişinin sosyal çevresiyle uyumunu olduğu kadar öz-saygısını korumasını da sağlayan utanç duygusu giderek azalacağı gibi, ben-merkezcil duygular, istekler giderek artmakta." diyor.
Sosyalleşmek mi? asosyalleşmek mi?
Sosyolog-yazar Fatma Barbarosoğlu, sosyal paylaşım ağlarının aslında insanları asosyalleştirdiğine değiniyor. Barbarosoğlu, kendisiyle yeteri kadar ilgilenilmediğini düşünen insanların sürekli olarak 'Bilin bakalım ben şimdi ne yapıyorum?' sorusunun cevabını sanal âlemden hiç tanımadığı insanlarla paylaşarak kendini 'önemli' kılmaya çalıştığını dile getiriyor. Psikiyatrist Prof. Dr. Kemal Sayar ise yalnızlığını veya özgüven eksikliğini gidermek için sosyal ağları kullanan insanların yorumlarını, düşüncelerini diğer insanların beğenisine sunduğunu ifade ediyor. Ancak Sayar'a göre bu durum insanlarda özgüven eksikliğinin artmasına ve ben merkezli insan olmaya yol açıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.